|
Otobüs, yemyeşil doğa örtüsünün arasından yukarılara doğru süzülürken bir an için bile dışarıdan ayıramıyor gözlerini. Fırtına Deresi'yle birlikte kıvrılan yol boyunca ne tarafa baksa başka bir güzellik var. Gökyüzünü delercesine yükselen kızılağaçlar arasından bir görünüp bir kaybolan güneşe, yarı açık camdan içeriye dolan derenin sesi eşlik ediyor. Zaman ilerledikçe diğerlerinin heyecanını hissediyor. Sanki bir düğüne gidiyorlar. Önceki sene olanları hatırlıyorlar. Ayder'i, tüm güzelliğiyle, unutulması güç anılarıyla... Küçük bir kasabayı andıran Ayder Yaylası'na vardığında, olağanüstü bir günün yaşandığını, yol kenarlarına kurulmuş onlarca çadırın renkli görüntüler oluşturduğu bir manzarayla karşılaştığında anlıyor. Kaplıcaların bulunduğu alana gelince etraftaki sakinlikten bir an ürküyor; sanki herkes arabasını bırakıp bilinmeyen bir yere kaçmış. Karşı yamaçlardaki sık çam ağaçları, ani bastıran sisle kaybolmaya başlamış. Yavaş yavaş şiddetini artırmaya başlayan çiğ, saçlarında, ince beyaz bir tabaka oluşturuyor. Yokuşu çıkıp virajı dönünce aniden şenlik alanının ortasına düştüğünü anlıyor... Aylardan temmuz, yüksek platolarda bahar yeni yeni yüzünü gösteriyor. Yeşil çayırın üstünde gökkuşağının tüm renklerini görmek mümkün, rengârenk giysileriyle folklorcular yöreye has danslarını sürdürüyor. Büyük şehirlerdeki Rizelilerin tümü orada. Hem memleket hasretini gideriyor, hem de doyasıya eğleniyorlar. Festivalde yarışan yarışana; tulum çalma yarışmasına katılan da var, geleneksel giysi yarışmasına da. Doğanın uyanışı kutlanıyor. Tulum nağmelerinin eşliğinde oyun oynanıyor, dans ediliyor, yani herkesin keyfi yerinde. O da yüzlerce insanın yer aldığı çemberin içinde buluyor kendini, kolay girilen ama çıkılması zor bir çemberin içinde. Akıp giden coşku furyasına, başlangıçta bocalasa da, ayak uydurması kolay oluyor. Karşı yamaçlara çarpıp geri dönen tulum sesinin önderliğinde cümbüş devam ediyor. Yeşil çayırda yağmura aldırmaksızın top oynayanlar var. Festivalde boğa güreşleri de büyük ilgi topluyor. 7- 8 Temmuz tarihlerinde düzenlenen festivalin ikinci günü boğaların. Güreşler, festival alanından 1.5-2 kilometre yukarıdaki Galer Düzü'nde gerçekleştiriliyor. Yağmura rağmen arena tıklım tıklım. Çadırlar kurulmuş, şenlik ateşi çoktan yanmış. Güreşlerde kural, rakibi geri püskürtmek ya da korkutup kaçırmak. Bu nedenle süre açısından herhangi bir kısıtlama yok. İstisnai durumlarda yarış hakemleri çok uzun süre devam eden maçları iptal edebiliyor. Bazı maçlar birkaç saniye sürerken, bazıları sabır sınırlarını zorluyor. Yağmur başlıyor, sis de yeniden vadiyi doldurmaya başlıyor, gri bulutlar etrafı alacakaranlığa çeviriyor. Az ötede tepelerden aşağı azgınlaşarak akan derenin kenarında, yağmura rağmen tulum ve kemençenin eşliğinde şölen geceye dek devam ediyor. |
Kaynak: Skylife 07/2002 * İbrahim Yoğurtçu, fotoğrafçı ve yazar |
|
Hotel | Türkiye | Kapadokya | Turlar | Fotoğraflar | Misafir Defteri | Rezervasyon | Home |